3 Haziran 2009 Çarşamba

Lübnan‘da Bir Düğün…
(vize ödevim-Resimleri anlatma-3. sınıf) ‘’Bugün Cuma ve benim güzel arkadaşımın düğününe gitmek için havaalanında olmalıyım’’dedi Bahar. Genç adam bu güzel kadına her baktığında içi titriyordu. Bahar aynanın karşısında durmuş kendine bakıyordu. Rujunu dudaklarına sürdü, birbirine sürterek yaydı. Solgun yüzüne rağmen güzel görünüyordu. Saçlarını özensiz toplamıştı, bakışları yumuşak ve nemliydi.’’Geç kaldım’’diye bağırdı Bahar.’’acele etmezsek uçağı kaçıracağım ‘’dedi. Bir saat sonra genç adam havaalanının camından sevdiği kadının içinde bulunduğu uçağa bakıyordu.’’Güle,güle git ama hemen gel canım’’ dedi. Lütfen kemerlerinizi bağlayın anonsu yapılınca Bahar uyandı.Yolculuk çok iyi geçmişti,uyumak ona iyi gelmişti.Çantasından aynasını çıkartıp yüzüne baktı uyumaktan biraz gözleri şişmişti.Uzun saçlarını topladı,bu arada uçak piste inmişti.Üç aydır arkadaşı Elena’yı görmüyordu.Onu görmek için sabırsızlanıyordu.Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta iki gün kalacağı için küçük bir valiz almıştı.Tüm gümrük işlemlerini hallettikten sonra çıkış kapısına doğru ilerledi.Kapıdan çıkınca biri ‘’Bahar!!’’ diye çığlık attı.Sesin geldiği yöne baktığında Elena’nın ona doğru koşarak geldiğini gördü.İki arkadaş sonunda kavuşmuşlardı.Birbirlerini 7 yaşından beri tanıyorlardı ve bu zaman zarfında ilk defa bu kadar uzun ayrı kalmışlardı,bu ayrılık Elena’nın burada evlenmesiyle daha da sürecekti. Bahar, Elena’nın yanında duran sakallı hafif alnı açılmış, güzel bir gülüşe ve dişlere sahip olan kişinin George olduğunu anladı. Elena üç ay önce bir iş için İstanbul’a gelen George’a görür görmez âşık olmuştu. Onların karşılaşması film gibiydi. Elena bir anlık dikkatsizlik sonucu arabasıyla George’a hafif çarpmış, çarpmanın etkisiyle George yere düşmüştü. Elena arabadan fırlayıp genç adamın yanına geldiğinde gözleri buluştu, o andan itibaren hiç ayrılmadılar. Ve yarın burada düğünleri olacaktı. Bahar aslında George’u kıskanıyordu, hatta arkadaşını ondan çaldığını için biraz kızıyordu. Fakat Elena’nın gözlerindeki ışıltı onu çok mutlu ediyordu. Elena gece boyunca heyecandan uyuyamamıştı. Sabaha karşı hafif uykuya dalar gibi olmuştu ki saattin alarmı çaldı. Sevinç içinde yataktan fırladı. Cama koştu perdeleri açtı. Karşısında deniz ışıl ışıl parlıyordu. Hemen Bahar’ın odasına gitti. Bahar daha uyanmamıştı.’’Seni gidi uykucu düğün günümde uyuyacağını mı zannettin?’’diye bağırdı Elena. Bahar siyah gözlerini açmış Elena’ya bakıyordu.’’Git başımdan ‘’ dedi.’’Uyumak istiyorum,lütfennn!!!’’ Elena ‘’Olmaz hadi kalk, güzel bir kahvaltı yapalım daha çok işimiz var’’ dedi Elena. Bahar sürünerek yataktan çıktı. Bir hafta boyunca yoğun iş temposundan dolayı doğru düzgün uyuyamamıştı ve çok orgundu. Elena’yı mutlu ve enerji dolu görmek onu da mutlu ediyordu. Elena boylu, ince hoştu. Üstünde bir kot pantolon dekoltesi oldukça derin ‘’V’’ yaka yeşil merserize kazak, boynunda renkli boncuklarla yapılmış bir kolye vardı. Özentisiz, yalın ve doğaldı. Kızıl saçları ışıl ışıl parlıyordu. Düğünde her şeyin çok güzel olmasını istiyordu. Bir düğün organizasyon şirketi ile anlaşmışlardı. İkisi de elmayı çok sevdikleri için ana tema kırmızı elmalar olacaktı. Elena bu fikri bana söylediği zaman çok beğenmiştim ve nasıl olacağını merak ediyordum. Saat çok çabuk geçiyordu ve Elena işlerin yetişemeyeceğini düşünüp endişelenmeye başladı. Tabi her zamanki gibi onu yatıştıran ben oldum. Düğünün çok güzel olacağını, herkesin oradan mutlu ayrılacağını söyledim. Biraz olsun rahatlamıştı. Kuaför işini bitirdiğinde ikimizde harika görünüyorduk. Yorgun yüzlerimize makyaj ışıltı vermişti. Gelin arabası çok güzel olmuştu. Wolksvagen markalı arabanın dışı siyah içi kırmızıydı Üzerinde çok büyük beyaz yeşil çiçeklerle yapılmış bir aranjman vardı. Arabanın arkasına oturduk. Elena çok heyecanlıydı. Düğün yerine gitmek için tekneye binmemiz gerekiyordu.Tekneye bindiğimizde bende çok heyecanlanmıştım.Uzaktan düğün yeri gözüküyordu,çok güzel süslenmişti.Camlardan beyaz perdeler uçuşuyordu.Tekne kıyıya yaklaştıkça her şeyi daha net görüyordum.Her yer beyazdı.İskele ve merdivenler beyaz kumaşla kaplanmıştı.Herkes yerlerine oturmuş bizim gelmemizi bekliyordu.George çok mutluydu. İskelenin başında bizi bekliyordu. Tekneden önce ben indim arkamdan da gelin. Akdenizden gelen ılık rüzgâr Elena’nın duvağını havalandırıyordu. Her şey çok güzeldi, nikâh başladı. Gün batarken artık Elena ve George karı koca olmuşlardı. Misafirlerin oturduğu sandalyelerin arkasında bir tane elma ve beyaz gül koymuşlardı. Elmalar çok güzel duruyordu. Düğünün yapılacağı yere doğru giderken duvarda ki elmalı mumluklar dikkatimi çekti. Yukarıdan aşağı süsler sallanıyordu. Her merdivenin başında elmalarla çevrili süsler bulunuyordu. Düğün yeri çok daha güzeldi, masalara çiçek yerine çimler yerleştirmişlerdi. Tek tek şişeler koyup içlerine birer gül koymuşlardı. Beyaz uzun masalar ve üzerindeki lambalar çok şık duruyordu. Beyaz ve kırmızı elmalar her yere hâkimdi. Düğün yeri buz dağına çarparak batan ilk seferindeki Titanic gibi süslenmişti. Sahnede uzak doğu kökenli bayan şarkıcı’’I wiil survive…’’ ‘’yaşadım yaşıyorum…’’ şarkısını bütün çoksusuyla söylüyordu. Bu mekâna gözleri kapalı gelseniz, buranın Lübnan olduğunu anlamanız mümkün değildi. Çünkü ortada ne bir arab gözüküyordu nede bir Arapça yazı. Sahnede birbirinden şık Lübnanlı bayanlar neşe ile dans ediyordu. Erkekler de müziğe eşlik ediyorlardı.Şık bayanlar bakımlı erkekler batılı yemekler her şey çok güzeldi. Sevmeyi bildiğim mütdedçe,biliyorum ki hayatta kalacağım.Tüm yaşamım var yaşanacak, yaşadım yaşıyorum…
Hazırlayan:Esma Sümer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder